Kaplumbağa Terbiyecisi Ve Osman Hamdi Bey
Osman Hamdi Bey Kimdir ?
1842-1910 Yılları arasında hayat sürmüş 12 yıl pariste bulunmuş ve orada hukuk eğitimi almıştır. Resme olan ilgisi de yine bu şehirde, yani “-Ressamlar şehri Paris “ ‘te başlamıştır. Aynı zamanda ilk Türk Arkeoloğu kabul edilen Osman Hamdi Bey’in en önemli kazısı “-Sayda Kral Mezarlığı” dır. (Lübnan 1887-1888) Bu kazı esnasında ise Dünyaca ünlü İskender Lahidini bulmuştur.
Çağdaş Türk Müzeciliğinin kurucusu sayılan Osman Hamdi Bey; İstanbul Arkeoloji Müzesini kurmuş 29 yıl gibi uzun bir süre de müdürlüğünü yapmış ve bu müzeyi Dünyanın sayılı müzeleri arasına getirmeyi başarmıştır. Günümüzde Mimar Sinan Üni. Güzel Sanatlar Fakültesi olarak varlığını devam ettiren sanayi-i nefise mekteb-i alisi’nin kurucusudur. İlk Türk ressam ve figürlü kompozisyon kullanan ilk ressam olan Osman Hamdi Bey bu ünvanıyla da tarihe adını altın harflerle yazdırmayı başarmıştır.
Sanatçı kişiliği, büyük ustalardan aldığı dersler, İstanbul Arkeoloji Müzesini ve Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisini kurmasıyla edindiği tecrübeler neticesinde hem doğu hem de batı anlayışı içinde sentezlenmiştir.
Gelelim kaplumbağa terbiyecisinin insanlara vermek istediği mesajlara;
Doğu mitolojilerindeki inanışa göre Dünya, bir kaplumbağanın sırtında oluşmuştur, kaplumbağanın ayakları ise dört elementi temsil etmektedir. (Hava,Su,Ateş,Toprak)
Osmanlı dönemi sosyal yaşam“-hizmetkarlık ve kulluk” olarak hüküm süren bir kültür olarak hakimiyetini devam ettirmiştir. Hatta kaplumbağalar bu açıdan Osmanlılarda kapı kolu ve bahçe aydınlatması gibi hizmetlerde önemli rol almışlardır.
Osman Hamdi Bey;
Kendini çizdiği bu eserinde turuncu bir elbise ile bizlere hayat ağacında gelinebilecek son noktaya hazır bulunduğunu anlatmak istemiştir.
Belini hafifçe öne kırması ve başını eğmesinden de şunları anlıyoruz ki yaşadıkları onu bu hayatta olgun bir birey haline getirmiştir, ancak bu süreç onu bir hayli yorgun düşürmüştür ve yine giyim kuşamından anlıyoruz ki her ne kadar aykırı düşüncelere sahip olsa da halkın içinden yani bizden biridir.
Sırtında ki kaplumbağa kabuğuna benzeyen şey ise kudüm adı verilen bir davul çeşididir. Boynunda ki sopa ise bu davulu çalmaya yarar. Kudüm’ü bu şekilde sırtında ters bir biçimde taşıyarak ve kaplumbağa kabuğuna benzeterek adeta onlarla arasında bir bağ kurmuştur. Böylelikle kaplumbağalar ondan ürkmüyor ve gruplarına kabul ediyor. Arkasında gördüğümüz Ney ise özetle bir sabır timsalidir. Üflemesi oldukça zordur, üflenirken çıkan “Hu” sesi tasavvufta “O” demektir. Ve Allah’ın varlığını işaret eder. Burada gaye kaplumbağaları eğitirken bile yaratana ulaşmak için bu bilgelik yoluna çıkmaktır.
Osman Hamdi’nin bu resminin üstündeki duvarda bulunan yazının Türkçesi de şöyledir;
”Kalplerin şifası sevgiliye (Hz. Muhammed SAV. )kavuşmaktır.” Bu söz onun hayata karşı olan doygunluğunu, bilgelik ve dervişlik makamına yücelmiş olduğunu ve de sahip olduğu ilmi bilimi ve tecrübeyi kaplumbağalar olarak resmettiği kişilere aktardığını ve onlara önderlik yaptığını anlatıyor.
Özetle Osman Hamdi Beyin Kaplumbağa Terbiyecisi adlı eseri bizlere nefsimizi eğitmenin hayatın içinde belli bir olgunluk seviyesine ulaşmanın oldukça yorucu olduğunu bu süreçte verilen emeklerin fazlaca olması, yaşın ilerlemesi, ihtiyarlığın vermiş olduğu acziyet insanda kendini fedakarlığın en üst seviyesine taşımasını gerektirmiştir. Fakat yine de nefsimizin eğitiminin çok zor olduğunu ve bu süreçte resimde de gördüğümüz üzere uzun yıllar aldığını ve çok az yol kat edildiğine şahitlik etmekteyiz. Bu resimde önde duran kaplumbağalar aslında gelişimi devam eden bireyleri tasvir eder ayrıca arkada ilerlemekte olan kaplumbağalar ise belli bir erişkinliğe ermiş ve kendi yollarına koyulan bireylerdir. Yani bu kaplumbağalar veya bireyler hayatın içinde kendi yollarını artık kendi iradeleri ile belirleyecekler.